Bildiri: TBMM Çevre Komisyonu, hayvanlar aleyhinde bir “koruma” (!) yasası hazırlıyor

Dün, TBMM Çevre Komisyonu, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine ilişkin yasa tasarısı ve teklifinin müzakeresi gündemi ile toplanmıştır. Ancak…

12 Haziran 2014 – Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun da katılımı ile ve İstanbul Milletvekili Erol Kaya’nın başkanlığında toplanan komisyon, hayvan haklarının nasıl daha iyi gözetileceğini, geliştirileceğini görüşmek amacıyla toplanmamıştır; özellikle Çevre Komisyonu üyesi AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in verdiği madde önergeleri ile hayvan haklarının nasıl esnetileceği yönündeki kararlar ile tasarının ilk 5 maddesi kabul edilmiş ve toplantı 19 Haziran 2014 tarihine ertelenmiştir. Bu hali ile tasarı, beklentilerimizi karşılamak bir yana hayvan haklarından da oldukça uzak bir konuma taşınmıştır.

Dün, Çevre Komisyonu toplantısını bizzat izleyen ve müzakere edilen, hayvan aleyhindeki maddeler ile ilgili söz almak için ciddi efor sarfeden STK’lar olarak, toplantıdan büyük bir hayalkırıklığı ile ayrıldığımızı belirtmek isteriz. Çok basit bir düzenleme ile yasaklama kararı alınacak olan yunus parkları ve hayvanlı sirklerin yasaklanmasından son anda vazgeçilmesi, bu tasarının hayvanlardan değil, hayvan tacirlerinden yana taraf olduğunu gösterir niteliktedir. İlk beş maddesi komisyon toplantısında belirlenen tasarı, hiçbir mantığa, hak kavramına, etik ilkeye dayanmayan madde önergeleri ile Çevre Komisyonu tarafından kabul edilmiştir.

Biz, aşağıda imzası bulunan ve Çevre Komisyonu toplantısında bizzat bulunan STK ve platformlar olarak, dün gerçekleştirilen toplantının atmosferi, komisyonun ve toplantıda bulunan gerek Bakan gerekse diğer ilgili bakanlık bürokratları ve memurlarının tavır ve tutumları ile yasa değişikliği sürecinin hiçbir iyi niyeti olmadığını ve tamamen hayvan aleyhinde olduğunu deklare ediyoruz.

“Komisyon, hayvan haklarının nasıl korunacağını değil, insan menfaatinin ne şekilde gözetileceğini müzakere etmektedir”

1.       Aylardır hükûmetin reklam malzemesi olarak kullandığı ve defaatle yasaklanacağı duyurulan yunus parkları ve hayvanlı sirklerin, Çevre Komisyonu üyesi AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in toplantının bitimine yakın ve toplantı düzeninin tam olarak sağlanamadığı bir ortamda verdiği, “Bu parklar ülke ekonomisine katkı sağlamalarının ötesinde, çok önemli sosyal ve kültürel rol üstlenmektedir” şeklindeki gerekçesini içeren madde önergesi ile hayvanların esareti ve zulmü ile ayakta kalan bu ticarethanelerin yasaklanmaması sağlanmıştır. Konu hakkında ısrarla söz almak isteyen Yunuslara Özgürlük Platformu temsilcisi Öykü Yağcı’nın yunus parklarında yaşanan hak ihlâllerine değindiği ve insan sağlığını da tehdit ettiği, bunun bir tedavi olarak yürütülemeyeceği yönünde belirttiği görüşleri, birçok akademik makale ve Sağlık Bakanlığı’nın görüşü ile de sabit kılınan gerçeklere rağmen, yasaklanacağı duyurulan yunus parklarının insana faydalı olduğu, insan menfaatleri göz önünde bulundurularak yasaklanmaması gerektiği yönünde Çevre Komisyonu’nun takındığı tavır ve tutum ve aldığı karar ile anlaşılmıştır ki bu Komisyon, hayvan haklarının nasıl korunacağını değil, insan menfaatinin ne şekilde gözetileceğini müzakere etmektedir. Bu yanlı tutumu, hakları yok sayan, esneten, gasp eden tavrı kesinlikle kabul etmiyoruz.

“Ne alt komisyon raporunu ne de tasarıyı kabul ediyoruz”

2.       Komisyon Başkanı Erol Kaya, alt komisyon raporunda STK’ların ortaklaştığını, tasarının STK talepleri doğrultusunda geliştirildiğini iddia etmektedir. Türkiye’deki yüzlerce STK, baro, meslek odası, platform ve oluşum, hayvan aleyhinde olan söz konusu tasarıya karşı olduğunu açıkça defalarca deklare etmiştir. Ne alt komisyon raporu ne de kanun tasarısı, STK’ların ve baroların görüşü dikkate alınarak hazırlanmıştır. Usulen alınan görüşler, meclisin tozlu raflarında şimdiden yerini bulmuştur. Yüzlerce sayfalık bilimsel, akademik bilgilerden oluşan ve Çevre Komisyonu’nun çalışma şeklinin aksine, birçok uzmanın görüşüne yer verildiği bu görüş dosyalarının yer aldığı klasörlerin okunduğundan dahi şüpheliyiz. Çünkü alt komisyona birçok STK ve barodan ulaşan görüş, eleştiri ve önerilerin, söz konusu tasarı ile uzaktan ya da yakından bir alakası yoktur. Çevre Komisyonu, Türkiye koşullarını, bilimsel gerçekleri ve uzman görüşlerini değil, konu hakkında hiçbir bilgisi olmayan kişi ve kurumların görüşleri doğrultusunda tasarıyı oluşturmaktadır. Bu nedenle, bu tutum ile oluşturulan tasarının hayvan haklarını koruyamayacağı açıktır.

Hayvanlar, yasada ve tasarıda tanımı olmayan “besleme odakları”nda toplanacak.

3.       Yürürlükte olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 6. Maddesinde belirtilen sokaklardan toplanan hayvanların tekrar alındıkları yere bırakılmasına ilişkin mevcut madde tasarıda değiştirilmiş, yine Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in verdiği madde önergesi ile sokak hayvanlarının oluşturulacak besleme noktalarına bırakılması yönünde tasarıya geçen madde ile yıllardır bizlerle sokaklarda yaşamakta olan kent hayvanlarının, şehir merkezlerinden uzak, nereye yapılacağı ve ne şekilde oluşturulacağı dahi belli olmayan “besleme odakları”na terk edileceği anlaşılmıştır. Hayvan konusunda en ufak bir fikri dahi olmadığı ayan beyan ortada olan bu milletvekilinin komisyon toplantısı boyunca verdiği madde önergelerinin tamamı hayvan aleyhinedir. Mevcut yasada ve müzakeresi süren yasa tasarısında dahi tanımlanmayan besleme merkezleri, hayvanlar için toplama istasyonları olacaktır. Kent hayvanlarının, şehir hayatından ve yıllardır sosyalleştikleri, birlikte yaşamaya alıştıkları insanlardan koparılmasını asla kabul etmiyoruz.

Tasarının gerekçesi, hayvan haklarının nasıl gasp edileceğinden oluşmaktadır.

4.       Çevre Komisyonu Başkanı Erol Kaya, tasarının gerekçesini hayvanlara kötü muamele edenlere caydırıcı cezalar getirilmesi olarak açıklamış olsa da tasarı, hayvanların nasıl izole edileceğini, haklarının nasıl esnetileceğini ve gasp edileceği hükme bağlamak üzeredir. Yasa değişikliği için oluşturulan alt komisyona başkanlık eden AKP Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ ise 50’nin üzerinde STK ve baronun görüşlerini aldığını ifade etse de, gerek toplantıda kabul edilen maddelerin gerekse toplantının geneline hakim olan tavır, söz konusu tasarıya ilişkin STK ve baroların taşıdığı ciddi endişelerin dikkate alınmadığını göstermektedir. Usulen alınan STK ve baro görüşleri, komisyon tarafından yok sayılmış, endişelerimiz görmezden gelinmiş ve çoğulculuk, katılımcılık gibi demokratik haklarımıza ne derece önem gösterildiği ortaya konmuştur.

Dev toplama kampları, yürürlükteki mevzuata aykırı bir şekilde inşa edilmektedir. Mevcut barınakların içler acısı hali ortadadır.

5.       Türkiye’de devlete ait elli köpek kapasitelik barınaklarda dahi hayvanlar açlık ve susuzluktan, tıbbî yardım alamadıklarından hayatını kaybederken binlerce köpek kapasitelik barınakların inşası gündeme gelmiştir. Türkiye barınaklarının çok büyük bir çoğunluğunun içler acısı hali, Çevre Alt Komisyonu üyelerince de gözlemlenmiştir. Ancak böyle bir uygulamanın, hayvanların lehine olamayacağını defalarca dile getirmemize ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın tasarısında “doğal yaşam parkı” diye geçen tanımın tasarıdan çıkartıldığı söylenmesine rağmen, aynı zihniyet devam etmektedir. Hayvanlar hiçbir sağlık durumuna, yaşına bakılmaksızın sokaklardan gelişigüzel olarak toplanmakta, uyuşturucu iğneler ve tüfekler vasıfsız işçilerin eline verilmekte, mevzuatta toplama ekiplerinde bulunması zorunlu olan bir veteriner hekimin dahi görevlendirilmesi hayvanlara çok görülmekte, toplama, nakil ve barınaklardaki kötü koşullar nedeni ile binlerce hayvan hayatını kaybetmektedir. Söz konusu tasarı metninde de toplanan ve kısırlaştırılan hayvanların ne kadar süre ile barınaklarda tutulacağı belirtilmemiş, bu konudaki ısrarlarımız ve önerilerimiz dikkate alınmamış, Bakan Eroğlu ve Komisyon Başkanı Kaya, kanunlarda bu tarz sürelerin belirtilmesinin doğru ve gerekli olmadığını beyan etmiştir.

Bu beyana karşılık örnek verecek olursak, 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 16, 21, 22 ve 23. Maddelerinde çok açık bir şekilde kanunî süreler belirtilmiş, yani Bakan’ın ve Komisyon Başkanı’nın ifade ettiği gibi bir yasama kuralı da mevcut değildir. Konumuza dönecek olduğumuzda, sokaklardan toplanan hayvanların ne kadar süre ile barınaklarda tutulacağını –sağlık durumu nedeni ile istisna halleri saklı kalmak koşulu ile- kanun ile belirtmemek, muğlak bir uygulamayı beraberinde getirecek, sokaklardan toplanan hayvanlar yıllar boyunca tel örgüler arkasında hapis hayatı yaşayabilecektir.

Tasarıya, yine M. Metiner’in önergesi ile eklenen “bakımevi kurma izninin mahallî idarelerce verilmesi” hususu ise barınaklarda belediyelerin sebep olduğu hak ihlâllerinin, mevzuata aykırı arazi seçimi ve uygulamaların da artmasına sebep olacaktır. Bu ekleme, sokakları hayvanlardan arındırmak isteyen yerel yönetimlere ekmeğine yağ sürecektir.

Bakımevleri konusunda, Türkiye Barolar Birliği’ni temsilen söz alan Av. Burcu Yağcı, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’na, Çevre Komisyonu Başkanı Erol Kaya’ya ve Çevre Alt Komisyonu Başkanı Selçuk Özdağ’a, alt komisyon ile birlikte gezdikleri ve ciddi hak ihlâllerinin yaşandığı barınaklara dair ziyaretleri de hatırlatarak Türkiye’nin dört bir yanında inşası süren hayvan toplama kamplarını gündeme getirmiş ve bu dev kampların gerekçesini sorgulamıştır.

Konu ile ilgili soruyu cevaplandıran Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, dev toplama kamplarının gerekçesine dair tek bir mantıklı açıklama dahi getirememiş, Türkiye koşullarından ve günümüz gerçekliğinden uzak bir açıklama ile konuyu geçiştirmiştir. Üç milyon TL’lik dev bir bütçe ile inşaatı bitmek üzere olan Kocaeli Kandıra’daki toplama kampı henüz tamamlanmamışken yüzlerce yavru köpek toplanarak bu merkeze kapatılmış; İstanbul’un Sarıyer ilçesindeki Kısırkaya’da inşası süren ve ilgili mevzuata aykırılığı nedeni ile inşaatın iptali ve yürütmenin durdurulması istemi ile konu idarî yargıya taşınmış, bu dev toplama kampının inşa sürecindeki etik ilkelerin ihlâli nedeni ile de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Kamu Görevlileri Etik Kurulu’na şikâyet edilmiştir. Bütçesi isterse yüz milyon TL olsun, mevzuatta tanımı dahi yapılmayan, Bakan Eroğlu’nun ve Bakanlık bürokratlarının kelime anlamını dahi bilmediği “rehabilitasyon” adı altında oluşturulan bu tesislerde, hayvanlar, denetim ve kontrolden uzak, ulaşımın çok zor olduğu bölgelerde kent yaşamından izole edilecektir. İmhaya, kıyıma, hak gasbına, soykırıma neden olacak bu tesislere karşı olan ve sayıları 50’ye yaklaşan STK’lar, bu fikre ve zihniyete şiddetle karşı olduğunu yayınladıkları iki ayrı deklarasyonda dile getirmiş, mevzuata aykırı olan bu tesis inşaatlarının, sebep olacağı hak ihlâlleri nedeni ile ivedilikle durdurulması istemiştir.

“Parlamentonun, ihtisas komisyonunun bizim gözümüzde iyi niyeti ve bir meşruiyeti kalmamıştır.”

6.       AKP Grup Başkanvekili Mihrimah Belma Satır da komisyonda söz almış ve “Bütün hayvanların hür doğduğunu ve türüne has hayat şartları içinde yaşam hakkına sahip olduğunu çok iyi biliyoruz” demiş ise de hayvan hakları, beylik laflarla geçiştirilemeyecek kadar politik ve ahlâkî bir konudur. Bakanlar, politikacılar her fırsatta özgür doğduklarını, yaşam hakkına sahip olduklarını dile getirseler de bugün gerek Türkiye’nin mevcut ulusal mevzuatı gerekse bugünkü komisyon toplantısında kabul edilen beş madde, bu politikacıların hayvanların hiçbir hakka sahip olmadığını düşündüklerini göstermektedir. Hayvanların insan eğlencesi ya da menfaati uğruna tutsak edilmesini, kesilip biçilmesini, kanser edilmesini, canlı canlı parçalanmasını kabul eden bu politikacılara hatırlatmak isteriz ki bir zamanlar mensubu oldukları parlamentoya baş örtüsü ile giremeyen kadın milletvekilleri bugün nasıl kabul gördü ise, günümüzdeki yasalar ile bir zamanlar meşru olan insan köleliği nasıl yasaklandı ise mücadelemiz sayesinde, çağın gerektirdiği etik sebepler nedeni ile hayvanların doğuştan ve var oluştan sahip oldukları hakların teslimi de er ya da geç yapılacaktır. Çoğunluğunu, hayvanlara yönelik, devletin yasaları ile meşrulaştırılan esaretten, işkenceden rahatsız olmayanların oluşturduğu bir parlamentonun, ihtisas komisyonunun bizim gözümüzde iyi niyeti ve bir meşruiyeti kalmamıştır.

Hayvanların haczedilememesi, yeni bir uygulama değildir.

7.       Yasa tasarısında kabul edildiği ifade edilen hayvanların, insanların borçlarından dolayı haczedilemeyeceği ise hâlihazırda mevcut kanunda yürürlükte olan bir uygulamadır ancak yürürlükteki Hayvanları Koruma Kanunu ile çelişen Borçlar Kanunu, İcra ve İflâs Kanunu gibi kanunlar nedeni ile uygulamada ciddi aksaklıklar ve hak ihlâlleri doğmakta idi. Hayvanların aleyhindeki bu tasarıyı kabul etmek üzere olan milletvekilleri samimi ve iyi niyetli olsa idi Hayvanları Koruma Kanunu ile çelişen diğer ilgili mevzuatı değiştirme yoluna gider, söz konusu kanunî pürüzleri giderirdi.

“Hayvan refahı” tanımı, hayvanların öldürülmesinin önünü açacaktır.

8.       Komisyon toplantısında tasarıya eklenmesi kabul edilen “hayvan refahı” tanımı, teknik olarak tanımlanması gereken, tanımlamada uzmanlık gerektiren, hayvanların uyutulmasını, yani öldürülmesini de içeren uygulamalardan oluşan, hayvanların haklarının değil nasıl daha insanî koşullarda öldürüleceğini, kullanılacağını, sömürüleceğini tanımlayan bir anlayış ve teoridir. Tasarıya eklenen bu tanım hakkında söz almak isteyen STK temsilcilerine, Komisyon Başkanı Erol Kaya tarafından söz verilmemiştir. Tanımını açıkladığımız “hayvan refahı”nı değil, hayvanları ve haklarını korumak amacı ile bir yasama çalışması yapılması gerekmekte idi. Tanımlanan ve tasarıda yer bulan bu kavram, hayvanların öldürülmesinin önünü açacaktır.

Yukarıda açıklamaya çalıştığımız hususlar ve verdiğimiz bilgiler, Türkiye’de “hayvan hakları devrimi” değil, hayvan soykırımı ve sistemli, bilinçli bir hak gaspının yaşanacağını göstermektedir. Sadece göstermelik olarak komisyon toplantılarına davet edilen, katılımına izin verilen STK ve baroların görüşlerinin meclis nezdinde hiçbir önemi olmadığı açıkça anlaşılmış ve asıl maksadın hayvanların tecridinin, soykırımının meşrulaştırılması olduğu görülmüştür. Hayvan hakları STK’ları olarak, en başından beri amacımızın uzlaşmak ve haklar konusunda taviz vermek değil, endişe ile izlediğimiz bu yasama sürecini gözlemlemek ve elimizden geldiğince muhalefet etmek olduğunu da ayrıca belirtmek isteriz.

Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesinde esas ihtisas komisyonu olan Çevre Komisyonu, gayrıciddi bir çalışma şekli ile, sadece usulen ve göstermelik olarak görüş alarak ve davet ederek STK’ları figüran olarak görmekte, hak kavramına yaklaşımı ve genel tavrı ile yaşam hakkına, hayvan haklarına ve hayvanlara ne şekilde değer verdiğini de ortaya koymuştur.

Sıraladığımız tüm bu sebepler, verdiğimiz bilgileri dikkate alarak, haklara duyarlı tüm kesimleri bu yasama sürecini izlemeye ve tepki vermeye çağırıyoruz. Bu oyunun bir parçası olmayacağımızı, komisyon toplantılarına gözlemci dışında temsilci göndermeyeceğimizi de kamuoyuna saygı ile duyuruyoruz.

Çevre Komisyonu toplantılarına iştirak eden ve gözlemci olan STK ve oluşumlar:

Engelli Hayvanları Koruma ve Hayvan Hakları Derneği

Hayvan Haklarını Koruma ve Geliştirme Derneği

Yeryüzüne Özgürlük Derneği

Yunuslara Özgürlük Platformu