TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu: Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu Kurucular Kurulu talepleri

Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu Kurucular Kurulu’nun, TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu’nun 30 Mayıs 2019 tarihli toplantısında komisyona iletmiş olduğu talepleri paylaşıyoruz. 

HAYVAN HAKLARINA İLİŞKİN PARLAMENTODAN TALEPLERİMİZ

A. Anayasa’ya İlişkin Taleplerimiz:

* Hayvanların yaşam hakları anayasal güvence altına alınmalı ve Anayasa’da hayvan tanımı yapılmalıdır.

I – Anayasa’ya “Devlet, doğal hayatı ve hayvanların yaşam haklarını korumak sorumluluğundadır” eklenmelidir. Ayrıca Avrupa Birliği Anayasası, birçok AB ülkesinin mevzuatında olduğu gibi, Anayasa’da hayvanlar “doğuştan gelen haklara sahip ve duyguları olan hissedebilen bireylerdir” olarak tanımlanmalıdır.

B. 5199 sayılı Kanun ve Türk Ceza Kanunu’na İlişkin Taleplerimiz

I – 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, Birleşmiş Milletler Hayvan Hakları Evrensel Bildirisi, uluslararası sözleşmeler ve ülkemiz gerçekleri baz alınarak yaşam hakkı savunucusu sivil toplum örgütlerinin aktif katılımıyla yeniden düzenlenmelidir. Buna göre, kanunun adı “Hayvan Hakları Kanunu” olarak değişmelidir.

* Öldürme, işkence, cinsel şiddet ve hayvan dövüştürme suçlarında, cezanın alt limiti en az 2 yıl 1 ay olarak belirlenmelidir. Cezanın ertelenmesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) ve hapis cezasının adlî para cezasına çevrilmesi imkânsız hâle getirilmelidir.

1) 5199 sayılı Kanundaki cezaî yaptırımlar, Türk Ceza Kanunu kapsamına alınmalıdır.

Hayvana yönelik zarar verici tüm fiillere hapis cezası yaptırımı getirilmelidir. Öldürme, işkence, cinsel şiddet ve hayvan dövüştürme suçlarına söz konusu hapis cezası yaptırımının alt limiti en az 2 yıl 1 ay olarak belirlenmeli, mutlaka belli bir süre hapis cezası almaları sağlanmalı ve bu ceza hiçbir şekilde ertelenemeyecek, HAGB hükümleri uygulanamayacak, para cezasına çevrilemeyecek şekilde düzenlenmelidir. Bu suçların, hem tüm hayvanlara yönelik olabileceği ve toplumun farklı bireylerine de yönelebileceği düşünülerek, failin toplumdan soyutlanması için hapis cezası, hem de ıslahı sağlanmalıdır. Toplumsal şiddetin azaltılması için de toplum için tehlike arz eden failin hapis cezası yaptırımı ve ıslahı sağlanmalıdır.

* Hayvana şiddet içeren tüm fiillere hapis cezası yaptırımı getirilmelidir.

Hayvanın vücut bütünlüğünü ve yaşam hakkını ihlâl eden basitten nitelikliye tüm fiillere hapis cezası yaptırımı getirilmelidir. Türkiye’nin her yerinde sokaklarda ve geçici hayvan bakımevlerinde; zehirleme, patilerini kesme, araç arkasına bağlayarak sürükleme, boynundan ağaca asma ve benzeri şekillerde gerçekleşen hayvana şiddet fiilleri, idari para cezası yaptırımı ile geçiştirilemez. Söz konusu şiddet fiillerinin önüne geçilebilmesi için; bu şiddet fiilleri, suç olarak nitelendirilmeli ve hapis cezası yaptırımı ile cezalandırılmalıdır.

* Hayvana yönelik gerçekleşen öldürme, işkence, cinsel şiddet fiillerine getirilecek hapis cezası yaptırımının alt sınırı 2 yıl 1 ay olmalıdır.

Hayvana yönelik diğer şiddet fiillerine kıyasen niteliklilik arz eden söz konusu üç fiil için getirilecek hapis cezası yaptırımının alt sınırı 2 yıl 1 ay olmalıdır. Bu sayede verilecek ceza 2 yıl 1 ayın altında kalamayacak ve bu ceza bakımından hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile cezanın ertelenmesi hükümlerinin uygulanması mümkün olmayacaktır. Bunun sonucu olarak fail, kısa süreliğine de olsa cezaevine girecektir. Bu şekilde bir düzenleme ile, hem hayvana yönelik bu üç fiilden birini gerçekleştiren faile gerçek anlamda bir hapis cezası yaptırımı uygulanacaktır hem de diğer hayvanlar ve insanlar açısından da tehlike arz eden bu failin toplumdan kısa süreliğine de olsa uzaklaştırılması sağlanarak toplumun güvenliği sağlanacaktır.

* Hayvana şiddet içeren fiil, Tarım ve Orman Bakanlığı ile belediye görevlileri tarafından gerçekleştirilirse, bu durum nitelikli hal kabul edilerek ağırlaştırılmış ceza uygulanmalıdır.

Tarım ve Orman Bakanlığı ile belediye görevlileri, Hayvanları Koruma Kanunu gereğince sokak hayvanlarını korumakla yükümlüdür. Bu nedenle, hayvanları korumakla yükümlü olan bu kişilerin hayvana şiddet uygulaması halinde bu durum nitelikli hal kabul edilmeli ve ağırlaştırılmış hapis cezası yaptırımı uygulanmalıdır. Türkiye hukukunda buna benzer uygulamalar bulunmaktadır. Örnek olsun; bir kişi çocuğunu öldürdüğünde herhangi birini öldürmesine kıyasen daha ağır bir hapis cezası yaptırırımı ile karşılaşmaktadır.

* Hayvanları Koruma Kanunu’ndan doğan görevlerini yerine getirmeyen veya eksik bir şekilde yerine getiren belediye tüzel kişiliğine idari yaptırım uygulanmalıdır.

Mevcut uygulamanın en büyük problemi, Hayvanları Koruma Kanunu’nun ana uygulayıcısı konumundaki Tarım ve Orman Bakanlığı’nın, belediyelerin kanunda belirtilen görevlerine uygun davranıp davranmadıklarını denetleyecek düzgün bir mekanizma kuramamış olması ve bunun sonucu olarak herhangi bir denetime tabi olmayan belediyelerin kanuna uygun davranma kaygısı taşımayarak başlarına buyruk davranmalarıdır.

Bu problemin çözümü için;

İlk olarak; kanunda belirtilen görevlerine aykırı davranan belediyelere ağır idari yaptırımlar getirilmelidir.

İkinci olarak; Tarım ve Orman Bakanlığı’na, belediyelerin kanunda belirtilen görevlerine uygun davranıp davranmadıklarını denetleme yetkisi ve yükümlülüğü getirilmelidir.

Üçüncü olarak; Tarım ve Orman Bakanlığı’na, kanunda belirtilen görevlerine aykırı davranan belediyelere idari yaptırım uygulama yetkisi ve yükümlülüğü getirilmelidir.

Bu şekilde uygulanabilir bir denetim ve yaptırım mekanizması kurulduğu takdirde, belediyeler kanunda belirtilen görevlerine uygun davranmak zorunda kalacaklardır.

Bu denetim mekanizmasının sonuç vermesinin en önemli koşullarından biri de belediye tüzel kişiliğine uygulanan idari yaptırımın, söz konusu yaptırım idari para cezası vb. şekilde rücu edilebilir nitelikte ise, ihlâli yapan belediye görevlisine rücu edilmesidir.

Bunun yanında; Tarım ve Orman Bakanlığı’nın denetim yetkisinin kapsamına, ihlâli gerçekleştiren belediye görevlisinin mensup olduğu belediyenin söz konusu görevli hakkında disiplin soruşturması açarak kamu görevlilerine özgü uyarma, kınama, uzaklaştırma, men şeklindeki kademeli yaptırımları uygulayıp uygulamadığını denetlemek de dahil edilmelidir.

Hayvana karşı işlenen diğer suçlarda alt sınırın 6 aydan başlatılmalı, bu suçlar kamu görevlisi tarafından gerçekleştirildiklerinde ise cezaî yaptırımın misliyle uygulanması sağlanmalıdır.

Hayvana karşı taksirle işlenen suçlar da hapis cezası ile cezalandırılmalıdır.

* Mevzuatta sahipsiz-sahipli hayvan ayrımı kaldırılmalıdır.

Mevcut yasada, eşitsizlik ve ciddi mağduriyetler doğuran sahipsiz-sahipli hayvan ayrımı kaldırılmalıdır. Hak kavramına bütüncül bir şekilde yaklaşıldığında, haklar temelinde ciddi problemler doğuran bu ayrım, “sahipsiz hayvan”ı sahipli hayvandan daha değersiz kılmakta, bu bakış açısı da başta devlet kurumları olmak üzere toplumda da sahipsiz hayvanların haklarının daha kolay bir şekilde gasp edilmesine neden olmaktadır. Oysa, taraf olunan uluslararası sözleşmeler ve Türkiye’nin ulusal mevzuatı, böyle bir ayrımın yapılmasına imkân tanımamaktadır. Bu durum ivedilikle düzeltilmelidir.

* Hayvan hakları ihlâllerinin soruşturulması konusunda, Cumhuriyet savcıları res’en yetkili kılınmalıdır.

Mevcut yasaya göre, adlî soruşturma kapsamı dışında bırakılan sahipsiz hayvanlara yönelik hak ihlâllerinin soruşturulması konusunda Cumhuriyet savcıları re’sen yetkili kılınmalıdır. Özellikle, devlete ait bakımevlerinde, yasanın uygulanmasından ve uygulanamıyor oluşundan kaynaklanan sorunlar ve hak ihlâlleri için, bakımevi yetkililerinin ve bağlı bulundukları birimlerin yetkilileri hakkında “görevi kötüye kullanmak”, “ihmal” gibi suçlardan yargılamaların önü açılmalıdır. Sadece bir şikâyet nedeni ile hapsedilen, en temel yaşamsal ihtiyaçlardan dahi yoksun bırakılan hayvanlar için kurulan bakımevlerinin, ölüm kampından, hayvanların hakları ve ihtiyaçlarının gözetilerek yaşadığı yerlere dönüştürülmesi için bu adımın atılması büyük önem teşkil etmektedir.

* Savcılıklarda “hayvan hakkı ihlâlleri bürosu” kurulmalıdır.

Savcılıklardaki yığılmaları önlemek için “hayvan hakkı ihlâli soruşturma büroları” kurulmalıdır.

* Mevcut yasadaki 6. madde kırmızı çizgimizdir.

2) Bakımevlerinde rehabilitasyon süresini tamamlayan ve yuvalandırılamayan hayvanlar alındıkları bölgeye bırakılmasını esas alan kanun hükmü değiştirilemez. Geçmiş yıllarda teklif edilen “Okul, hastane, park, ibadethane gibi yoğun yerlere bırakılamaz” gibi ve benzeri tuzak maddeleri kabul etmemiz olası değildir. Her canlının alıştığı ortamda yaşama hakkı gasp edilemez. Köpek ve kedilerin bulundukları yerde KISIRLAŞTIRILMIŞ olarak yaşatılması, kanunda 6. madde ile güvence altına alınmış yasal bir zorunluluktur. Hayvanların herhangi bir şekilde toplanarak bir bakımevine hapsedilmesi, hem hayvanların yaşam hakları açısından insanlık dışı bir davranış, hem de maddî ve fizikî kaynak açısından çok yüksek maliyetler çıkaracağı ve maliyet sürekli artacağı için de uygulanabilir değildir. Bu tür toplamalar, katliamlara kılıf olmaktadır.

Toplanan hayvanların toplu yaşamdan kaynaklanan salgın hastalıklardan, bakımsızlık ve açlıktan öldüğü ya da kasıtlı öldürüldüğü “sözde bakımevlerinde” topluca yok edildiği belgelenmiş bir gerçektir. Ayrıca, hayvanları toplayıp başka ilçelere, kırsala veya çöplüklere atmak ise, bu terk etme fiillerinin karşılıklı olarak gerçekleştirildiği de göz önüne alındığında, sahipsiz hayvan sayısı büyük bir sefalet içinde artmakta ve hayvanlar feci koşullarda yaşamını yitirmektedirler. Bu durum, tamamen yasaya aykırıdır. Bu nedenle, 6. maddenin korunması konusunda hassasiyetimiz en üst seviyededir.

3) Tür, sahipli – sahipsiz ayrımı yapılmadan hayvanlara karşı işlenen tüm suçlar, Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamına alınmalı; takdiri indirim sebepleri uygulanmaksızın, failler ertelemesiz hapis cezası hükmüyle yargılanmalıdır.

Mevzuatta belirtilen görevlerine aykırı davranan yerel yönetimler bünyesindeki görevlilere adlî ve Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından da idarî yaptırım uygulanmalıdır. Kamu görevlileri açısından, 5199 sayılı Kanunun uygulanması yönünden soruşturma izni verilme şartı mülga edilmelidir.

* Sokak hayvanlarının artışında büyük rolü olması nedeniyle, hayvan terk eden şahıslara, en az 10.000 TL idarî para cezası uygulanması ve hayvan edinmekten men edilmeleri yönünde düzenlemeye gidilmelidir.

4) Hayvanların terk edilmesinin önüne geçilmeli; vatandaşların, hayvanlarını bakımevlerine teslim edebileceği ifadesi kaldırılmalıdır. Yıllarını ev koşullarında, insan kontrolü altında geçirmiş olan hayvanların, sokaklara ya da bakımevlerine terk edilmesi, onları doğrudan öldürmek demektir. Özellikle devlete ait bakımevlerinin güncel durumları düşünüldüğünde, bu hayvanların oralara terk edilmesi, onların acı içinde, eziyetli bir şekilde ölümüne sebep olacaktır.

Hayvan terk eden şahıslara ağır para cezası getirilmeli, sahipli hayvanların kısırlaştırılması zorunlu hâle getirilmeli ve çiplenerek sisteme kaydedilmeleri zorunlu hale getirilmelidir. Bu kanun hükmüne uymayanlara 10.000 TL idarî para cezası ve bir daha hayvan edinmekten men edilmeleri yönünde karar verilmelidir.

* Sokak hayvanlarının toplatılmaları, barındırılmaları, ameliyat edilmeleri ve alındıkları yere geri bırakılmaları sırasında yaşanan tüm hak ihlâlleri kesin bir şekilde yasaklanmalı ve engellenmelidir.

5) Kent dışına, devasa toplama kampları şeklinde sözde bakımevleri yapılamaz, kent hayvanları aşılama, kısırlaştırma, tedavi ve rehabilitasyon gerekçeleri dışında toplanamaz. Hayvanlar aleyhindeki bu tür uygulama ve yapılanmalardan vazgeçilmeli, birer kıyım merkezi olarak işlevsellik kazanmış toplama kampları kapatılmalıdır.

Hayvanların toplatılmasından alındıkları yere geri bırakılmasına kadar tüm süreçler ve kısırlaştırma operasyonları standardize edilmelidir, operasyonlar öncesinde tam kan sayımı (hemogram) tetkiki zorunlu hâle getirilmelidir. Bu standardizasyon sürecinde temel hayvan sağlığı prensipleri, cerrahî prosedürler ve meslek etiğini gözetecek şekilde düzenlemeler katı şekilde yapılmalıdır.

Bakımevi ruhsatı ve veteriner hekimi olmayan belediyelerin hayvan sağlığı ilaçları ve özellikle öldürmek ve uyuşturmakta kullanılan narkotik maddeleri satın alması ve bunların kimi şirketlerce belediyelere el altından satılması suçtur. Bu narkotik maddeler bugün kimi mobil kısırlaştırma şirketleri tarafından el altından belediyelere yasa dışı olarak satılmaktadır. Bu tür girişimde bulunanları TCK kapsamında hapis cezası ile cezalandırılmalıdır.

Sokak hayvanlarını rehabilitasyon için alırken toplama ekibince üfleme borusu, havalı tüfek veya tabanca son çare olarak kullanılmalı, mecburen uyuşturucu kullanılacaksa, kullanımı sırasında veteriner hekim bulunması zorunludur maddesi yasada yer almalıdır.

Mevcut 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda sahipsiz hayvanlar için KISIRLAŞTIRMA zorunluluğu olmasına rağmen, Türkiye’deki 1389 belediyeden sadece 234’ünde bakımevi kurulmuştur ki bunların çoğu hayvanların kötü koşullarda tutulup öldürüldüğü, veteriner hekimi olmayan yerlerdir.

Geri kalan 1155 belediye ise hâlâ yoğun bir şekilde hayvanları zehirleyip öldürmektedirler. Belediyeler bir yeri çevirip, içine köpekleri, kedileri doldurarak, adına “geçici bakımevi” diyerek kanun hükümlerini yerine getirmiş gibi görünmektedirler.

İçinde binlerce köpek olan devasa barınakların kısırlaştırma oranlarına bakıldığında, onların da ÖLDÜRME ve TOPLAMA odaklı oldukları, kısırlaştırmanın çoğu kez göstermelik olduğu görülecektir. Küçük ilçeler, genelde hiçbir şekilde “bakımevi” kurmazken sahipsiz hayvanlar, çoğunlukla yaşam ortamı buldukları ya da oralarda atıldıkları için kırsaldaki ilçe ve beldelerde daha yoğun olarak bulunmaktadırlar.

Hem büyük il ve ilçeler buralara köpek atmakta, hem de çiftçiler, toprak sahipleri ve köylüler doğuran köpeklerinin yavrularını buralara bırakmakta ve bu hayvanlar da hızla artmaktadırlar ve sayıları artış gösteren bu hayvanlar, birkaç ay içerisinde acı ve açlık içerisinde yaşamlarını yitirmektedir. Dolayısı ile kısırlaştırmaya, kırsalda bulunan ilçe ve beldelerde de aynı büyükşehirlerde olduğu gibi aynı önem gösterilmelidir.

Bakımevi çok sayıda hayvanın sürekli yaşadığı yerleri tarif ettiği için, gerek personel, gerek gıda ve diğer hizmetler açısından, orta ve küçük ölçekli belediyelerin bütçelerine karşılanamaz yük getireceği için de belediyeler bakımevi kurmaktan imtina etmektedirler. Bakımevi kursalar bile kısırlaştırma yapılmasını tamamen gözardı etmektedirler.

Aynı durum, iller ve hatta büyükşehirler için de geçerlidir. İl ve büyükşehir belediyeleri de kısırlaştırmayı geri plana atmış durumdadırlar. Veteriner hekim istihdam etmedikleri gibi, bakımevlerini bir toplama kampı olarak görmekte, yeni hayvanlara yer açmak için de sık sıkı bakımevlerinde toplu katliamlar yapmaktadırlar.

Ayrıca, ilçeler de illerdeki bakımevlerine kısırlaştırmaya götürme bahanesi ile köpek ve kedileri ilçe dışına çıkartıp, ormanlara, kırsala veya başka ilçelere atmaktadırlar. Bu nedenle yeni yapılanmada, kısırlaştırma için ilçe dışına hayvan çıkartılması da önlenmelidir.

* Hayvan sağlığı, cerrahî prosedürler göz önünde bulundurularak yapılacak olan kısırlaştırma birinci plana alınmalıdır.

Buna göre, hem merkez ilçeler, hem de diğer tüm ilçelerde “KISIRLAŞTIRMA ve KÜÇÜK ÇAPLI TEDAVİ MERKEZLERİ” kurulmalıdır. Bu merkezlerde sadece hayvanların 10 gün süre ile tutulacakları müşahede bölmeleri, Preoperatif bölmeler, OPERASYON ODASI ve 7 gün tutulacakları post operatif bölümler olmalıdır. Buralarda sadece KISIRLAŞTIRMA ve aşı ve ayakta müdahale gereken ufak yaralanma ve hastalıkların ilaçlı tedavileri yapılacaktır. 10 günün sonunda kısırlaştırılan ve tedavi edilen hayvanlar yuvalandırılamaz ise alındıkları yere bırakılmalıdır.

Büyükşehirler ve illerde ise tam teşekküllü hayvan hastaneleri ve “Engelli – Mağdur Hayvan Sığınma Evleri” -tür ayırt etmeksizin- kurulmalıdır. Tüm yaralı ve hasta hayvanlar, bu tam teşekküllü hayvan hastanelerinde tedavi edilmelidir.

Tüm büyükşehir ve iller, “Engelli – Mağdur Hayvan Sığınma Evleri” adı altında, kör, sakat, yaşlı ve genel tanımla artık yaşamını sokakta sürdüremeyecek hayvanlar için, ömür boyu yaşayacakları, onların doğalarına ve ihtiyaçlarına uygun bahçeli kulübeli, sıcak ve soğuktan korunaklı bahçeler ve yaşam alanları oluşturulmalıdır.

Tüm bu kısırlaştırma ve küçük çaplı tedavi merkezleri, hayvan hastaneleri ile “Engelli – Mağdur Hayvan Sığınma Evleri” plan, proje, ekipman, teknik donanım, veteriner hekim, insangücü ve hizmet koşulları, akademisyenler, veteriner hekim odaları ve gönüllü STK’lerin görüşleri alınarak yönetmelik ile belirlenmelidir.

Mevcut sokak hayvanı popülasyonunun kontrol altına alınması ve sayılarının bir iki yıl içinde en makul düzeye inmesi üretim ve satışın yasaklanması, terk etmelerin önüne geçilmesi ve geniş çaplı, organize ancak hayvanların yaşam haklarını ihlâl etmeden sürdürülecek bir kısırlaştırma kampanyası sonunda mümkündür.

* Belediyelerde mevzuatı ihlâl eden görevlilere adlî ve idarî soruşturma açılmalıdır.

6) Kısırlaştırma ve tedavi ünitesi olmayan, kısırlaştırma ve tedavi yapmayan, hayvan toplayıp kırsala, ormanlara, komşu il ve ilçelere atan, hayvan öldüren veya bakımsızlıktan ölümlerine sebep olan, kısaca “kısırlaştır, aşılat, yaşat” ilkesine uymayan belediyelerin tüm sorumluları hakkında bakanlıkça idarî soruşturma açılmalı; sorumlarının TCK kapsamında yargılanmasının yolu açılmalı, verilecek idarî para cezaları, suçu işleyene rücu ettirilmelidir.

* Mobil kısırlaştırma yasaklanmalıdır.

7) Mobil kısırlaştırma adı altında kimi özel şirketlere verilen tüm izin ve çalışma belgeleri iptal edilmelidir. Mobil kısırlaştırma yasaklanmalıdır. Yasada mevcut ameliyat öncesi ve sonrası bakım ünitesi olmadan, ameliyat öncesi ve sonrası yasal süre boyunca gözetimde tutulmadan yapılan en küçük operasyon bile sayısız hayvanın enfeksiyondan ölümüne neden olmaktadır. Mobil kısırlaştırmada uzman denetimi de yoktur. Kaldı ki “mobil kısırlaştırma” yasal görevini yerine getirmeyen, bakımevi ve veteriner hekimi olmayan belediyelerin göstermelik uygulamasına dönüşmüştür. Bugün mobil klinikler belediyelere “kısırlaştırma faturası keserek” ve yine belediyelerle anlaşarak tüm köpekleri toplamakta öldürmekte ve gömmektedir. Sayısız ilçede bu katliam ve sahtekarlık belgelenmiştir.

8) Hayvanların sahiplendirilmesi için daha yoğun şekilde çalışmalar yapılmalı, gönüllüler ile işbirliği içinde çalışılarak, yerel yönetimlere yuvalandırma programları, kampanyaları düzenlemek zorunlu hale getirilmelidir.

9) Yerel hayvan koruma görevlilerinin, hayvanları korumaya yönelik yetkileri, hayvanlar lehine daha gerçekçi ve uygulanabilir şekilde düzenlenmelidir.

* Evcil hayvanların üretimi, ithalat ve ihracatına yönelik yasaklama ve kısıtlamalar getirilmelidir.

10) Kedi, köpek gibi evcil hayvanların üretim çiftliklerinde, petshoplarda ve internet ile satışı; ithalat ve ihracatı yasaklanmalıdır, kayıt dışı merdiven altı üretim ile topyekûn mücadeleye gidilmelidir. Yasağa uymayanlar TCK kapsamında yargılanmalıdır.

Daha önceki yasa tasarısı metinlerinde ve bu konudaki tartışmalarda gündeme gelen “katalog üzerinden hayvan satışı”, insanî bir çözüm olmadığı gibi sokak hayvanlarının popülasyon kontrolü konusunda da bir yarar sağlamayacaktır.

* Yasaklanmış köpek ırkları, müebbet hapis koşullarından kurtarılmalı, bu köpekler için özel koruma ve tedbir programları uygulanmalıdır.

11) “Yasaklı ırk” olarak tanımlanan hayvanların üretimi ve satışı da yasadışı yollarla yapılmaktadır. Kumar için düzenlenen dövüşlerde kullanılan bu hayvanlara el konulmalı rehabilite edilmeli, bu hayvanları dövüş için yetiştirenler hapis ve ağır para cezasına tabi olmalıdırlar. Ev koşullarında büyütüldüklerinde herhangi bir tehlike arz etmeyen bu hayvanlardan ailelerden alınıp el konulanlar vardır. Bu özellikte olup el konulanlar kısırlaştırılıp, kayıt altına alınıp, belediyelere kayıtları yapılarak AİLELERİNE GERİ VERİLİP düzenli kontrolü sağlanmalı, hayvan sahiplerine ağızlık ve tasma taktırılması zorunluluğu getirilmeli, üretim ve dövüşlerde kullanılan köpekler de kısırlaştırılıp oluşturulacak özel bakımevlerinde rehabilite edilerek TEHLİKELİ OLMAYAN KİŞİLERE yuvalandırılmalıdır.

* Avcılık ve av turizmi yasaklanmalıdır.

12) Türkiye’deki yaban hayatı ciddi tehdit ve tehlike altındadır. Bu nedenle avcılık tamamen yasaklanmalıdır. Yaban hayvanlarını öldürenler, işkence edenler, TCK kapsamında ağır ceza ile yargılanmalıdır.

Zaten bitme noktasına gelmiş son yaban hayvanları için “av turizmi” düzenlenmesi ve öldürülmüş hayvanların sergilenmesi kabul edilemez. Kaçak avcılık ve bakanlık sirkülerine uymayan avcılar katliamlar yapmaktadır. Sirkülerde belli zamanlarda belli adette avlanmasına izin verilen hayvanlar şimdilerde av sahalarında bile bulunamamaktadır. Avcılar ateş açtığı ve “zevk için” vurduğu koruma altındaki leylek, allı turna, kartal, şahin, atmaca, vaşak, ayı, keçi, ceylan, tilki ve benzeri soyu tükenmekte olan hayvanlarla çekilmiş fotoğraflarını sosyal medyada yayınlamakta, Tarım ve Orman Bakanlığı müdürlüklerine bildirdiğimiz sirküler dışı ve yasak avlara komik cezalar verilmektedir.

Yaban hayvanlarının soyu giderek tükendiğinden orman ağaçları, ekinler hastalıklarla karşı karşıyadır. Hiçbir kurala belgeye kayıta gerek duyulmadan internet üzerinden kapıya satışla alınan denetimsiz av silahlarının sayısı on milyonlarla ifade edilmektedir. Cinayet ve gasplarda her türlü şiddet suçunda yaygın olarak kullanılan bu silahların ağır ruhsat koşullarına bağlanması kaçak ve internet üzerinden satısına yasak getirilmeli bu silahları bulunduran ve taşıyanlar hapis cezası ile yargılanmalıdır. Doğa ve insan yaşamı için son derece önemli olan yaban hayvanlarının korunması için çalışmalar son derece yetersiz, bilimden uzak, personel ve donanımdan yoksundur. Yakın gelecekte çok daha ağır doğa sorunları ile karşılaşmamak için konunun uzmanları ile diyalog ve süreli-süresiz yasaklama konuları zaman geçirmeden sağlanmalıdır.

* Hayvanat bahçeleri yasaklanmalıdır, mevcut hayvanat bahçeleri yaban hayvanı kurtarma ve rehabilitasyon merkezine dönüştürülmelidir.

13) Hayvanat bahçeleri yasaklanmalı, yurt dışından yaban hayvanı, evcil hayvan ve süs hayvanlarının ithaline müsaade edilmemelidir. Dünya çapında, hayvanat bahçeleri uluslararası hayvan kaçakçılığına kaynak sağlayan birimlerdir. Yaban hayvanlarının doğasından koparılarak sergilenmesi, tutsak edilmesi Hayvan Hakları Evrensel Bildirisi ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır. İlkel koşullarda, çoğu ruhsatsız korsan hayvanat bahçeleri kapatılmalı, buralardaki yaban hayvanları nispeten rahat edecekleri yerlere taşınmalıdır. Mevcut ruhsatlı hayvanat bahçeleri, hastaneli rehabilitasyon merkezlerine çevrilmeli; buralarda yaşayan, doğaya dönemeyecek durumda olan yaban hayvanları için ömürlerini tamamlayacakları doğal ortamlarına yakın özgür alanlar yapılmalıdır. Konuyla ilgili detaylı bilgi, Hayvan Hakları ve Etiği Derneği tarafından komisyona sunulan dosyada yer almaktadır.

* Yunus parkları yasaklanmalıdır.

14) Birer işkence ve esaret merkezi olan ve “yunus parkı” adı altında faaliyet gösteren ticarî işletmelerin kurulması yasaklanmalıdır. Konuyla ilgili detaylı bilgi, Yunuslara Özgürlük Platformu tarafından komisyona sunulan dosyada yer almaktadır.

* Hayvanlı sirkler yasaklanmalıdır.

15) Hayvanları gösterilerde kullanan sirkler yasaklanmalı, işkence altındaki hayvanlara el konulmalı ve rehabilite edilmelidir, doğaya dönmeyecek olanlar için rehabilitasyon merkezine dönüştürülecek hayvanat bahçelerinde doğal alanlarına uygun bir şekilde yaşatılmaları sağlanmalıdır. Konuyla ilgili detaylı bilgi, Yunuslara Özgürlük Platformu tarafından komisyona sunulan dosyada yer almaktadır.

* Her türlü hayvan dövüşü, güreşi yasaklanmalı; hayvan dövüştüren faillere ağır yaptırımlar getirilmelidir.

16) Deve, boğa gibi hayvanların “folklor, gelenek” adı altında dövüştürülmesi yasaklanmalıdır. Bir iddia ve kumar sektörüne dönüşmüş folklor adı altında rezaletlerin yaşandığı belediye ve kaymakamlıklarca da desteklenen bu kanlı işkence gösterileri kabul edilemez hale gelmiştir.

17) Köpek, horoz dövüştürenler vahşi, kanlı bir kumar sektörü oluşturmuşlardır. Bu eylemi işleyenler TCK kapsamında yargılanmalı ve mutlaka hapis cezası almalıdırlar. Dövüştürülen hayvanlara el konulmalı ve rehabilite edilmelidirler.

* Hayvanların kesilmesi ve yetiştirilmesinde, işkence içeren uygulamalara son verilmelidir.

18) Hayvan hakları savunucuları olarak nihai talebimiz ve arzumuz hiçbir şekilde hayvanların gıda maddesi olarak kullanılmamasıdır. Ancak o hedefe ulaşılıncaya kadar, geçiş sürecinde hayvanların kesim sırasında acıları en aza indirilmeli ve kesim sırasında hayvanların bilincini ortadan kaldıracak uygulamalar hayata geçirilmelidir.

* Hayvan deneylerinde yasaklama ve kısıtlamalara gidilmelidir. Mevzuat gereği alternatif yöntemlerin benimsenmesi ve teşviki sağlanmalıdır.

19) Her tür hayvanın deneyler ve testlerde kullanılması yasaklanmalı, deney hayvanı üretimi yasaklanmalı ve birçok ülkede olduğu gibi alternatif deney yöntemlerine geçilmelidir. Birçok ülkede canlı hayvanlar üzerinde deneylere ciddi kısıtlama ve yasaklamalar getirilmiştir. Buna rağmen üniversitelerimizde ve deney merkezlerinde ağır işkenceler gören, canlı olarak anatomi derslerinde kullanılan hayvanların basına yansıması kabul edilebilir değildir. Konuyla ilgili olarak detaylı bilgi, Deneye Hayır Platformu tarafından komisyona sunulan dosyada yer almaktadır.

* Gümrüklerde el konulan hayvanlar için özel koruma ve tedbir uygulamaları hayata geçirilmelidir.

20) Gümrüklerde yakalanan kaçak evcil hayvan ticareti yapanlara uygulanan cezalar en yüksek seviyeye çıkarılmalıdır. El konulan kaçak hayvanların bakımı için gümrük kapılarına yakın veteriner hekimli koruma evi kurulmalı, ihale ile satışlarından vazgeçilmeli, tür ve hassaslık durumlarına göre STK’ler ile bağ kurularak ya doğal yaşamlarını devam ettirebilecekleri merkezlere alınmalı veya derhal STK ve gönüllüler aracılığı ile bedel ya da bağış talep edilmeksizin yuvalandırılmalıdırlar.

* Faytonlar yasaklanmalı; yük taşıtma amacı ile kullanılan hayvanlar için özel koruma alanları tahsis ve tesis edilmelidir.

21) Yük taşıtma amacı ile kullanılan hayvanların koşulduğu araba, fayton gibi çağdışı araçlar yasaklanmalı, atlı faytonlar yerine akülü faytonlar gibi çözümler üretilmeli, bu hayvanlardan mağdur durumda olanlar için klinikli merkezler oluşturulmalıdır.

Yasaya göre Tarım ve Orman Bakanlığı’nın denetiminde kayıt altına alınması ve korunması gereken çok sayıda at, eşek, katır hiçbir denetime tabi olmadan güçten düşene kadar kullanılmakta ve sonra sahipleri tarafından ölüme terk edilmektedir. Kent içlerinde ve kırsalda sayısız başıboş hayvanın yardımına hayvan hakları savunucuları koşmakta bakanlık müdürlüklerinin en ufak yardımı olmamaktadır. Güçten düşmüş, engelli mağdur tüm “yük binek” hayvanları için klinikli bakım çiftliklerinin bakanlık denetiminde oluşturulması gerekmektedir.

22) Matbu yönetim planlarındaki “evcil hayvan beslenemez” maddesi kaldırılmalı, bu maddeyi haiz yönetim planları toplatılmalıdır. Uluslararası sözleşmelerde var olan ‘hiçbir canlı bulunduğu ortamdan uzaklaştırılamaz’ hükmü gereği konutlarda evcil hayvan beslemek serbesttir” maddesi kanunda yer almalıdır.

23) Kentsel dönüşüm ve yapılaşma nedeniyle yaşam alanlarını kaybeden hayvanları rehabilite etmek yerine sığındıkları site, apartman, bahçe gibi yerlerden uzaklaştıran veya öldürenler TCK kapsamında yargılanmalıdır.

24) Belediyelerin bakımevlerinde, rehabilitasyon için hayvan toplama ve yerlerine bırakılması sırasında ve besleme odaklarında hayvanların beslenmesi için gönüllülerle beraber çalışması zorunlu olmalı. Gönüllü ile çalışmayan belediyelere Tarım ve Orman Bakanlığı yetkilileri yüksek miktarda para cezası uygulamalıdır.

25) Başlı başına bir zulüm sektörü olan kürk satışı ve kürk amacı ile hayvan yetiştiriciliği yasaklanmalıdır.

26) Çocuklara doğa ve hayvan sevgisini ve korumanın, hayvan haklarına saygının önemini kavratmak için Milli Eğitim Bakanlığı’nca hazırlanan okul müfredatına mutlaka konu ile ilgili zorunlu ders eklenmelidir.


Kaynak: Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu